11 Aralık 2015 Cuma

Teknoloji Kafamıza Sıkıyor



Teknoloji Kafamıza Sıkıyor


            Ben diğer çoğu yazar gibi "Teknolojinin hayatımıza getirdiği kolaylıkları hepimiz biliyoruz." şeklinde klişe bir cümleyle başlamayacağım. Çünkü bana göre iki teknoloji vardır: "Pasif" ve "Aktif" teknoloji. Bana göre, insan ırkını bu ürkütücü duygusal körlükle entegre eden şey "Aktif Teknoloji".


            Ama ben aktif pasif derken neyi kastediyorum? Soru işaretlerini bekletmeden iki bencenin tanımını yapayım. Şöyle düşünün; fıtratımızda bulunan iki çeşit arzu vardır. Bunlardan birisi ihtiyaçlarımızı karşılamaya, diğeri doyumsuzluk içinde tatmini aramaya yöneliktir. Teknolojinin gelişim sürecini de ana hatlarıyla bu iki olguya bağlayabiliriz. İhtiyaçlar neticesinde ortaya çıkan ve insanın işine burnunu sokmaya çalışmayan; masa, aydınlatma, mevsimlik giysiler, saban, perde, bıçak gibi yardımcı aletler pasif teknolojinin ürünleridir. İlkel olalım demiyorum. İleri boyut için doğal gazlı ısıtma sistemini, buzdolabını veya barajları da listeye ekleyebiliriz.

            Aktif teknolojinin pasif teknolojiden farkı çok barizdir kardeşim. Aktif teknolojiler işimize yardımcı olan değil, işleri bizim yerimize yapan nesneleri kapsar. Bizler doğanın birer üyesiydik, avlanma ve yaşam mücadelesine uygun yaratıldık. E şimdi iki sayıyı çarpmıyoruz, hesap makinesi kullanıyoruz; yürümüyoruz, koşmuyoruz, en yakın yerlere dahi arabalarla motorlu taşıtlarla gidiyoruz; ailecek akşam sohbetlerini dahi aletlere bırakıp bizim yerimize bunu yapmak için para alan başka insanların yansımalarını seyrediyoruz. Savaşlar onurlu olurmuş dostum. Annem bana böyle söylerdi. Okuduğum tarih kitapları bana böyle anlattı. İki ülkeden yiğitler er meydanında çarpışırmış; kadına, çocuğa, halka saygı duyulurmuş. Elbette kötü insanlar vardı ancak şimdiki zamanla kıyaslanamaz bile. Bilirlerdi eskiden, mağlup olduk bu da cefası denirdi belki. Şimdi bilinç yıkama oyunlarına maruz kalmış halk, sıradan bir uykudan eriyerek uyanıyor. Onur da şeref de hiçe sayılıyor, birisi kimyasal bombayı atıp onca insanın "hayatına" çekinmeden kastediyor.

Eskiden özlermiş sevenler, uzaktalarsa birbirlerine mektuplar yollar, şiirler yazarlarmış. Oysa bugün öyle mi? "Seviyoruz" deyip ortada dolanan zamane kumrularının sevgi anlayışı hepimiz farkındayız ki çok farklı. Duygu yüklü şiirler, gözleri dolduracak en ufak bir duygusallık kaldı mı Allah aşkına? Bütün gün elde telefon çerez niyetine gönderilen kuru ve mekanik kısa mesajlar var şimdi. Ki bunun kabak tadı vermesi çok normal. Sabit yüz ifadesiyle, belki başka işlerle uğraşırken dahi, ufak bir makineyle soru cevap oyunu oynadığını düşün. Ne sevdiğinin el yazısı var, ne de onun dokunduğunu bildiğin, senin için altın değerinde olan o güzel sayfa...

            Her şey uçup gidiyor. Her şey çok hızlı. "Büyük adamlar"ın rahat yaşamasına yardımcı olurken tüm insani duygularımızı yavaş yavaş kaybediyoruz. Buna sayfalarca, kitaplarca örnek verilebilir ancak bu yazı da birilerine ulaşmalı artık. Birilerinin bu acı durumu farkettiğini bilip yüreğime su serpilmesini istiyorum.


            Bu arada... "Çağdaşlık" ambalajla arandığından koflaştı içimiz. Söylemeden edemedim. İyi düşünmeler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder